Sağlık Profesyonellerinin Dergisi
30 Eylül 2019

Yapılan araştırmalara göre; insanların dünyada en çok korktuğu şey, kendini bilememek, bunamak, unutmak. İkincisi ise kanser olmak. DSÖ 2018 yılında tahmini olarak 9,6 milyon insanın ölümünün kanserden kaynaklandığını ve dünyada ikinci gelen ölüm nedeninin kanser olduğunu belirtiyor. Yani bu durumda dünyadaki 6 ölümden birinin nedeni kanser. Amerikan Ulusal Kanser Ensititüsü ise 2013- 2015 verilerine dayanarak, insanların yaklaşık yüzde 38, 4’ünün yaşamlarının bir kısmında kansere yakalanacağını öngörüyor. Yani kanserle mücadele global bir mesele.

Dünya ve Türkiye tüm bu sorunlarla mücadele ededururken, Türkiye bu mücadelesi ile öne çıkan birini tanıdı. Neslican Tay.

Kendi mücadelesi adeta bir “Milli Mücadele” haline geldi. Onun hikayesini ülkemizde duymayan kalmadı. Doktorların geç teşhis ettiğini söylediği tümör bir bacağını kapladı. Bacağını kaybetmemesi için hem kendisinin hem de doktorların bu cephedeki yoğun mücadelesi ve verdikleri yoğun kemoterapi maalesef sonuç veremedi. Biz diyelim ampütasyon, siz diyin bacağın kesilmesi . Bu cephedeki savaş kaybedildi ve 19 yaşında da bacağını kaybetti. Kanser temizlendi derken gene ve gene ve gene halının altında tümörler birikti. Omurgalı duruş sergileyen bacaksız Neslican kanserle ona meydan okuyarak yaşadı. Ayakta kalmaya çalışırken, hayatta da kalmaya çalıştı. Dillere destan mücadelesi, sosyal medyada da destan oldu. Renksiz tedavi sürecine renk kattı. Başkalarını da boyadı. “Kaybetsem de mücadele ederken kaybedeceğim” diyerek tam bir komutan gibi konuştu. Hepimizi kendine hayran bıraktı. DSÖ’nün belirttiği en yoğun ve ağır kemoterapiyi de alsa soyadıyla müsemma yavru at gibi mücadelesini sürdürdü Neslican Tay. Kararları ile yaptıkları ile umutlu oldu, umut verdi. Kanserden daha hızlı olmaya, ondan daha çok çalışmaya çalıştı, kanserin çabalarını boşa çıkarmaya çalıştı. Olmadı belki. Ama Türkiye’de hala hastasıyla, sağlık çalışanı ile onbinlerce insanın kanserle mücadelesi devam ediyor.

Kanser özel sayımızda Türkiye’de kanser nasıl yönetiliyor? Ulusal kanser politikamız” nedir? sorularını sorduk. Cevaplarını verebildik mi? Büyük ölçüde bu sorunun cevabı maalesef hayır oldu. Yönetim konusunda ise şu söz geliyor aklıma: “Çiçek hastalığı eradike edildi, sıra kötü yönetimde.” Ama herkes kendi cephesinde bir şeyler yapıyor elbet.

Kanser nasıl yönetiliyor? sorusunun cevabına gelirsek; dergi sayfalarımızda ilgili kurumların bir iletişimsizlik içinde ve eşgüdümlü çalışmadığı bilgisi yer alıyor. Peki Türkiye kanseri gerçekten nasıl yönetiyor? Hayatımızın her alanında uygulamamız gereken insan odaklı profesyonel yönetim anlayışını kanser yönetiminde gerçekleştirebiliyor muyuz?

Kanser hastalarının ortalama yüzde 75’inin radyoterapi tedavisi aldığı günümüzde, radyoterapi cihazlarının kontrolsüz alındığı ve ülkede ihtiyaca göre dağılmadığı bildiriliyor. Cihaz sayısı artarken, artan hasta yükünü karşılayacak yetişmiş eleman eksikliğinden bahsediliyor.Kanser tedavisinde her hastanın tüm tedavisi boyunca doğru merkez ve adreste olmadığı da bildiriliyor. Özel sağlık merkezlerinin teknoloji ve cihaz reklamı yaparlarken, asıl bu cihazları kullanan doktorların geri planda kaldığı ve silikleştiridiği cümleleri de dikkat çekiyor. SUT geri ödemelerinin düşüklüğünden hiç bahsetmesekte olur. Sektörde olupta bu meseleyi duymayanımız kalmadı çünkü. Öte yandan tarama programları artmışken halkın maalesef bunlara ilgisinin, bilgisinin ve ulaşımının da görece daha iyi ama eksik olduğu ifade edilirken, hekimlerin de bu hizmetlerin bir çoğundan haberinin olmadığı belirtiliyor.

Önemli ölçüde önlenebilen ve erken teşhis edilebilen kanser hastalığında artık birçok kanser türü kronik hastalık olarak kabul ediliyor. Bu şartlarda artık kanser yönetim felsefesi oluşturulması gerektiğine de dikkat çekilirken; psikoonkoloji, palyatif bakım, onkolojik sosyal hizmet, kanser ve uğraş terapileri, manevi bakım, üreme sağlığı, onkolojik klinik araştırmalar, gerçek yaşam veri birimi, kanser okulu, günlük yaşam ile ilgili bilgilendirme, ilaç danışma merkezi, yas danışmanlığı, onkolojik rehabilitasyon merkezi, evde ve hastanede bakım yanında manevi bakım, kanser okulu, şefkat eli mağazaları gibi bazı uygulamalar ve kavramlar kanser meselesine eğilirken mücadelenin ne çok cephesi olduğunu gösteriyor.

Peki sağlık sistemimiz kanser ile nasıl mücadele ediyor? Tedbir boyutu ile, ilacı ile, sağlık çalışanları ile sağlık teknolojisi ile bu mücadelede üstümüze düşeni yapıyor muyuz? Her şeyin üstümüze üstümüze gelmesini mi ? bekliyoruz. Kansere zemin hazırladığı söylenen; gıdasıyla, havasıyla, plastiğiyle, yoğun stresi ve genetik geçiş ile nasıl barışık yaşıyoruz? Ya da hangilerine küsüp yeni bir sayfa açıyoruz?

Peki sağlık sistemlerinin amacı ne olmalı? Devletin üstüne ne düşüyor? Sağlık çalışanlarının üstüne ne düşüyor? Bizim üstümüze ne düşüyor? Neyse bırakalım bu klişeleri. Herkes kendini , sınırlarını, neler yapabileceğini ve neler yapması gerektiğini aslında az çok biliyor.

Kanser alanında hız, tasarruf ve yeni bakış açıları sunan yapay zeka bizden daha hızlı. Bir yılda 150 binden fazla kanser araştırma makalesinin yayınladığı günümüzde bir hekimin bu makalelerin hepsini okuması mümkün değil. Oysa yapay zeka kısa süre içinde tüm makaleleri okuyup öneriler sunabiliyor. Öte yandan teşhis ve tedavide bizden daha başarılı ve doğru çalışabildiği öngörülen ve de kısmen görülen yapay zeka destekli teşhis ve tedavilere ilgi artarken bir yandan da korku gelişiyor. Ama biliyoruz ki yapay zeka ile ilgili araştırmalar arttıkça bu mücadelede güçlü olan taraf hem sağlık çalışanları hem de hastalar ve yakınları olacak. Ama her şey ahlaklı insanlarla daha güzel olacak. Yapay zeka da…

Bu özel sayımızda hematolojik kanserler, kanserle mücadelede yerli ve milli çalışmalar, kök hücre, radyoterapi ve yapay zeka boyutuyla bir kanser özel sayısı hazırladık. Ayrıca kanser özel sayımızda sadece bu alanda değil, profesyonel hastane yönetimi, insan odaklı yönetim, sağlık bilimi okuyan öğrencilerin soru ve sorunları, yeni kalite standartları hakkında da yazılara yer verdik. Kanser hastalığının finansal toksisitesi hakkında buz dağının arkasını anlatan güzel bir derleme yazımızı da beğeninize sunuyoruz. Bir diğer kanser özel sayımızda akıllı ilaçlar, genetik ve kanser cerrahisindeki gelişmeleri dergi sayfalarımıza taşıyacağız.

Bu sayımıza katkıda bulunan tüm konuklarımıza, yazarlarımıza, sağlık yöneticilerine, teknoloji firmalarına, hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına şükranlarımızı sunuyoruz. Reklam verenlere de ayrı bir teşekkürümüz var. Siz olmazsanız biz de olamıyoruz. En odak noktamız insan ve insan odaklı olma anlayışı. Bu odağın da katkısıyla belki kansere pabucunu ters giydirebiliriz kim bilir.

Bir sonraki sayıda buluşmak üzere…

Saygılarımızla

AYŞENUR ASUMAN UĞUR
Genel Yayın Yönetmeni
Sağlık Yönetim Bilim Uzmanı
Sağlık İletişimcisi