Sağlık Profesyonellerinin Dergisi
17 Şubat 2021

Prof. Dr. MİTHAT KIYAK
Okan Üniversitesi Rektör Yardımcısı

Salgınlarda bilimsel yöntemlerle çalışmak gerekir. Bu dönemlerde salgın yönetiminde izlenecek politika ve liderlik hayati önem arz eder. Verilecek kararlar binlerce insanının yaşamını kurtarabilir. Olağan dönemlerde iyi bir yönetim, politika ve liderlik sorunu varsa, olağanüstü durumlarda sorun çok daha fazla büyüyecektir. Üstelik olağan dönemde olağandışı durumlar (deprem, sel, ekonomik kriz, salgın) için analizler yapılıp planların hazırlanması ve simülasyon çalışmalarıyla denenmesi de gerekir.

Türkiye salgınlar açısından deneyimli bir ülkedir ama pandemi çok daha zor bir durum. Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıllarda sağlık bakanlığının temel uğraşları bulaşıcı hastalıklarla mücadele olmuştur. Frengi, trahom, tüberküloz ve diğerlerini çözmek için müthiş bir çalışma, örgütlenme ve liderlik gösterilmiştir. İlaca dirençli tüberküloz için DSÖ’nün önerdiği politikayı (direkt gözetimli tedavi) Türkiye Cumhuriyeti daha yeni kurulduğu yıllarda sıtma için uygulamış ve başarmıştı. Sonra kolera salgınları yaşadık, Sağmalcılar salgınını herkes biliyor ama 1990’lı yıllarda daha büyümeden gerekli bilimsel çalışmalar yapılarak bitirilen irili ufaklı salgınlar vardı.

Geçen yıl olası influenza salgını için analizler, çalışmalar, eğitimler ve planlamalar yapılmıştı ama böylesine büyük bir salgını öngörememiştik. Covid-19 salgını Çin’de başladığında ve henüz bizde vaka yokken bu durum bizim için iyi bir fırsat penceresiydi. Planlamalar yapılabildi, toplum davranış değişiklikleri için bilgilendirildi. Ama gelinen noktaya baktığımızda bu fırsatı iyi kullanmadığımız anlaşılıyor.

Salgının temel kuralları

Salgınlarda temel kurallar: Hastalığa tanı koymak, salgın olduğuna karar vermek, salgın için örgütlenmek (Merkezde yönetim ekibi, alanda filyasyon ekipleri, laboratuvar ekipleri ve hastanelerde tedavi ekipleri), salgının büyüklüğüne göre üst yönetim ve diğer sektörlerin desteğini almak, toplumu bilgilendirmek ve toplum desteğini almak, gerektiğinde karantina önlemlerini almak, sürveyans çalışmalarını gerçekleştirmek, düzenli analizlerle raporlar hazırlayıp (salgın eğrileri, salgın haritaları, kontakt oranları v.d) yeni kararlar alabilmek.

Politika ve liderlikten bahsediyorsak bütün bu saydıklarımızın yapılmasının yanına bu analizler doğrultusunda karar almak ve toplumu doğru davranışlara yöneltmeyi eklemeliyiz.

İş Sağlıkçılara Bırakılmıyor, Siyaset Öne Çıkıyor

Covid-19 pandemisinde gördüğümüz gibi sadece sağlık önlemleriyle salgını yönetmek mümkün değil. Alınan kararlarla ülke ekonomisi, ülkenin kalkınması, tek tek bireylerin ekonomisi ve toplumsal düzen etkileniyor. Böyle bir durumda iş sağlıkçılara bırakılmıyor ve siyaset öne çıkıyor, ülkeyi yönetenler karar veriyorlar. O zaman ülkenin yönetim şekline, siyasi rejimine, ekonomik durumuna, sağlık sistemine, sağlık hizmeti veren kurumların fiziki kapasitesine ve sağlık insan gücüne göre farklı politikalar üretilebiliyor.

Çin’in Totaliter Rejimi Ne Kadar Etkili Oldu?

Çin, Wuhan’da Covid-19 salgınını başarıyla bitirdiğinde bu başarıyı Çin’in totaliter rejimine bağlayanlar oldu. Bu tartışılabilir. Demokratik ülkelerde halk sağlığı uzmanlarının, epidemiyologların, enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının, sağlık yöneticilerinin yaptıkları analizler ve önerilere daha fazla önem verilerek daha doğru politikalar üretilebilir ve kısa zamanda başarı kazanılabilir. Tüm ülkeleri değerlendirdiğimizde yavaşlatma, baskılama ya da sürü bağışıklığı sonuçlarına ulaşmak için politikalar üretildi.

Liderler çok yıprandı

Sürü bağışıklığı için hiçbir önlem alınmadan toplumun büyük çoğunluğunun hastalığı geçirmesi bekleniyor. İngiltere ve ABD başlangıçta bu yönde kararlar aldılar. Ülkeleri yöneten liderler bu kararları nedeniyle çok yıprandılar ve sonra bu kararlarından vazgeçip önlemler almaya başladılar.

ABD’deki durum, sağlık sistemi tümüyle serbest piyasa hakimiyetinde olduğundan ve iktidarda olan siyasi yapının da felsefesine uygun olduğundan, ayrıca liderinin bilim insanlarını dinlemeyen, egosantrik yapısı nedeniyle daha anlaşılabilir bir durumdur (Çok açık bir liderlik ve politika sorunu). Ancak, sağlık geçmişinde NHS denilen sosyal devlet ilkesine uygun bir sağlık sistemi ve demokratik bir siyasi rejimi olan İngiltere’de bu durumu yine liderinin siyasi yapısına bağlamak mümkün olsa da anlamak daha zor.

Türkiye’de yavaşlatma politikası tercih edildi

Alınacak önlemlerle salgının hızlı ilerlemesini yavaşlatıp zamana yaymak, böylece göreceli olarak sağlık sisteminin çökmesini engellemek. Bizim ülkemizde, Sağlık Bakanlığı yavaşlatma politikasını tercih etti. Ulaşımın kısıtlanması, sınır kapılarının kapatılması, okulların tatil edilmesi, 65 yaş üzeri sokağa çıkma yasağı gibi kararlar alındı. Adım adım ilerleyen ve gittikçe radikalleşen “evde kal” çağrıları yapıldı. Böylece hastalığın kısa sürede pik yapması engellenerek zamana yayıldı. Ama dar gelirli çalışan kesim, üretimin aksamaması için çalışmaya devam etti. Eleştirilebilir, bu bir tercihtir. Bu tercihte bizler durumu ortaya koyar ve önerilerimizi yaparız. Gerisi karar vericiye aittir. Ama bu salgında görülen, ne yaparsanız yapın sonuçta tümden üç haftalık tam bir kapanmaya (lockdown) ihtiyaç olduğudur. Buna da baskılama politikası diyebiliriz.

Birinci basamakta etkili çalışmalar yapmak gerek

16 Mart 2020’de Imperial College’in Covid-19 ile ilgili yaptığı çalışmada, yavaşlatma ve baskılama tercihleriyle ara tercihler sonucunda yüz bin kişiye düşen yatak kapasitesi değerlendirilmektedir. Yoğun bakım yatak kapasitesinin böylesine büyük bir pandemide sorun olacağı nettir. Hastalık pik yaptığında hiçbir ülkede sağlık sistemi bu yükü kaldıramıyor. Bu nedenle birinci basamakta çok etkili çalışmalar yapmak gerekiyor. Türkiye’de birinci basamaktaki çalışmalar biraz geç başladı ve eleştiriler üzerine daha çok önem verilir oldu. Ama pandemi sürdükçe bu çalışmaların aynı ciddiyette devam ettiğini söylemek güç.

Halka çelişkili ve yanıltıcı mesajlar verildi

“Süreci yönetenler halka çelişkili ve yanıltıcı mesajlar vermiştir. Siyaset literatüründe iki veya daha fazla çelişkili, birbirini dışlayan mesajın iletilmesiyle açığa çıkan duruma “çifte açmaz” (double bind) adı verilir. Öyle ki bir mesaja vereceğiniz olumlu tepki diğer mesaja olumsuz bir tepki vermenizle sonuçlanacaktır. Dolayısıyla mesajı alan kişi ne yaparsa yapsın otomatik olarak hatalı olacaktır. Hükümet bir yandan durumu kontrollü olarak normalleştireceğini ve tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini söylemiş, ama diğer yandan düğün veya taziye gibi kültürel ritüellerle kıyaslanmayacak büyüklükte kitleleri meydanlara toplamıştır.” (Ahmet Murat Aytaç, Cumhuriyet gazetesi, 5 Eylül 2020)