Sağlık Profesyonellerinin Dergisi
19 Haziran 2018

Türkiye’de kalp sağlığı alanında hasta profili kötüleşirken, tıp alanında ilerleme kaydediliyor. Fakat koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasına da ihtiyaç duyuluyor. Bunların yanında Türkiye’nin birçok alanda kanayan bir yarası olan dışa bağımlıktan bu alanda uzaklaşılması gerektiğinin altını çizen TOBB ETÜ Hastanesi Kalp Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Aybek “Sağlık sektöründeki ithal ürüne olan bağımlılığın artık giderilmesi gerekiyor” diyor.

Türkiye’de kalp sağlığı alanında hasta profili kötüleşirken ve koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasına ihtiyaç duyulurken tıp hizmetleri alanında ise batı ülkeleri ile aynı düzeyde ilerleme kaydediliyor. TOBB ETÜ Hastanesi Kalp Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Aybek günümüzde kalp hastalıkları teşhis ve tedavisine yönelik gelinen nokta hakkında bilgi vererek sözlerine başlıyor:
“Ülkemizde kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisinde kanımca Avrupa ve Amerika ülkelerindeki standartlara yakın bir kalitede hizmet veriyoruz.

Tüm yenilikçi teşhis ve tedavi yöntemleri ülkemiz doktorları ve hastaneleri tarafından yakından izleniyor ve Türkiye’ye getiriliyor.

Bugün Almanya’da bile sağlık hizmetlerinin oldukça oturmuş ve yaygın olduğu bölgelerde dahi muayene randevusu (Ekokardiyografi, Tomografi, MR veya Anjiyo vs.) haftalar sonra verilmekteyken, ülkemiz insanına bu hizmetler hem başarılı hem de kısa zamanda ulaştırılıyor. Ancak sağlık alanına ayrılan bütçeler ve ödemelerdeki sorunlar sebebi ile pratik hayatta çeşitli zorluklar yaşıyoruz. Ümit ederiz, yakın gelecekte bu aksaklıklar giderilerek, biz doktorların ve sağlık çalışanların tedavi hizmetleri yanında karşılaştığı bu türden zorluklar aşılmış olacak.”

Prof. Dr. Tayfun Aybek kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisi ile ilgili yaptıkları tıbbi prosedürler ile ise şu bilgileri veriyor:
“Bize kalp cerrahlarına genelde teşhisi konulmuş vakalar gelir. Ancak kalp cerrahisi ve kalp ameliyatları tüm organları ilgilendiren majör bir cerrahi olduğundan hastanın diğer hastalıkları da bizim için oldukça önemli. Bu nedenle kalp ameliyatı öncesi hastalara geniş çaplı bir ‘check-up’ uygularız. Bu kontrolün sonucunda diğer hastalıkların da tedavisi yapılarak ameliyata girilir.”

Hasta profili kötüleşiyor, ilerleme artıyor

Tedavide son 15-20 yılda inanılmaz mesafeler katedildiğinin de altını çizen Prof. Dr. Aybek “Artık ameliyat ettiğimiz hastalar gün geçtikçe daha yaşlı ve eşlik eden yan hastalıkları (KOAH, diyabet, felç, guatr vb.) daha fazla olan bir profilde” diyor ve anlatmaya devam ediyor: “Bu nedenle ameliyat yöntemleri de bir adaptasyon sürecinden geçiyor. Daha az invaziv (minimal invaziv) ve hastalara yan etkileri daha az olan yöntemler ve cihazlar kullanılıyor. Özellikle geliştirilen küçük kesi ile ameliyatlar, çalışan kalpte kalp/akciğer makinesi kullanmadan yapılan by-pass ameliyatları, aort anevrizmalarında girişimsel yöntemler ile greftli stentlerin takılması işlemleri (EVAR / TEVAR), aort kapağın dikişsiz takılması yöntemleri (TAVI, Suturless) gibi birçok yenilikçi tedaviler kalp cerrahisine girdi. Bu hastaların hem ameliyat ölüm oranlarını oldukça düşürüyor ve hem de yatış sürelerini azaltıyor. Tüm bu sonuçların iyileşmesine, hasta profilinin de her geçen gün kötüleştiği eklenir ise, ilerlemenin ne kadar üst düzeyde olduğu dikkat çekici.”

Kur farklarının giderilmesi gerek

Türkiye’de kalp ile ilgili teşhis ve tedavi hizmetlerinin fiyatlandırılmasında ya da geniş hasta kitlelerine ulaştırılmasında yaşanan sorunlara da değinen Prof. Dr. Tayfun Aybek, “Kalp ve damar cerrahisindeki tüm bu yenilikçi tedavi yöntemlerinin geniş kitlelere yayılabilmesi için sağlık sigortası ödemelerinde kolaylık, kur farklarının giderilmesi, adil ve gerçekçi maliyet hesaplarının yapılıp, ülkemiz sağlık sektörünün iyileştirilmesi gerekiyor” önerisinde bulunuyor ve önerilerine devam ediyor: “Unutulmamalıdır ki, devletimiz bu konuda en büyük yön belirleyicidir. Bu nedenle fiyatlandırmaların büyük bir titizlik ile yapılıp, yıllardır kalp ve damar cerrahisinde verilen tedavi hizmetlerinde sabit kalan ödemelerinin tekrardan iyileştirilmesi gerekiyor. Medikal firmaların yerli üretime yönelmesi ve sağlık sektöründeki ithal mala olan bağımlılığın artık giderilmesi gerekiyor. Bu durumda kur farklarından etkilenme daha az olacaktır. Ancak özellikle kalp cerrahisinde kullanılan materyallerin yüzde 90’dan fazlası ithal malıdır.”

Kendi yağında kavrulan sektör hayati tehlikedir

Ülkemiz doktorlarının ve hastanelerinin uluslararası alanda rekabet yapacak kapasitede olduğunu altını çizen Prof. Dr. Tayfun Aybek sağlık turizmi ile bağlantılı olarak şunları ifade ediyor: “Sağlık sektöründeki gelişmeler, bu alandaki ‘Hizmet İhracatını’ yani sağlık turizmini de pozitif yönde etkileyecektir. Bu nedenle bu sektöre yapılacak yatırım hem ülkemiz insanı sağlığı için faydalı, hem de söz konusu sağlık olduğu için, tüm ülkemiz çalışan bireylerinin aktif çalışma hayatlarını sürdürebilmesi için gerekli yegane bir unsur olduğu unutulmamalıdır. Zira, kendi yağında kavrulan, gelişmelere açık olmayan bir sağlık hizmeti hepimiz için hayati bir tehlikedir.”