Sağlık Profesyonellerinin Dergisi
6 Haziran 2022

Prof. Dr. MELİH BULUT

Güney Kore’den sonra dünyanın en hızlı yaşlanan ikinci ülkesiyiz. Şu anda on kişiden birisi 65 yaşın üzerinde. Yaşlanmanın getirdiği fiziki, sosyal, ekonomik sorunlar çığ gibi ve hızla büyümekte. Ne yazık ki bunlara bireyler, aileler, toplum ve devlet olarak hazır değiliz. Yerel yönetimler bu hazırlıksızlığı ve her geçen gün yaşlılarıyla ilgili sorun yaşayan çaresiz insanların baskısını daha fazla hissetmekteler. Barındırdığı yaşlı nüfus ne oranda olursa olsun, artık ülkemizdeki tüm belediyelerin beldelerini “Yaşlı Dostu Kent” haline getirmeleri bir zorunluluk haline gelmiştir, bunu talep ediyoruz.

Yerel yönetim dediğimizde sadece belediyeleri değil; kaymakamlık ve valilikleri de kastettiğimizi baştan vurgulamak isterim. Sonuçta devlet ortak aklı temsil eder. Yaşlanma gibi tek başına bireyin, ailenin, gönüllülerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, belediyelerin, bakanlıkların ve mülki idare amirlerinin altından kalkamayacağı karmaşık bir sorunla mücadele tüm bu unsurlar arasında yoğun işbirliğini gerektirir. İşte burada devlete gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, finansman başta kaynak ve altyapı hazırlamak gibi önemli görevler düşer. Mülki amirler devletin olanaklarını gereğinde seferber etmenin yanı sıra belediyelerin sahada aktif olarak yaşlılar için gerçekleştirdikleri çalışmalara çok çeşitli destekleri sağlamaları da gereklidir.

Yaşlanmanın getirdiği toplumsal, kamusal yükün farkına varan Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler “Yaşlı Dostu Kent” kavramını geliştirdiler. Buna göre aşağıdaki alanlarda tanımlanan kriterler çerçevesinde bir yerleşim yeri yaşlı dostu sayılmaktadır. Bunlar güvenli barınma, ulaşım, yaşlılara uygun dış alanlar ve binalar, saygı görme ve sosyal katılım, iletişim olanaklarından yararlanma ve bilgi alma, vatandaşlık görevlerini yerine getirecek şekilde kamuoyu oluşturmaya katılım ve istihdam, ulaşılabilir nitelikli sağlık hizmetleri başlıkları olarak sayılabilir. Yaşlı Dostu Kent olmaya karar veren bir kent bunu resmi olarak belgelemek isterse bu kriterleri yerine getirmelidir. Ülkemizde bu yolculuğa çıkan kentlerimiz vardır. Ancak bu yolculuk kolay değildir. Yine de en kolay yapılabileceklerden işe başlamak gerekir.

Fethiye’de tamamen bir sivil inisiyatif olarak başlattığımız Yaşlı Dostu Kent Fethiye çalışmalarında da gözledik, aslında bu işe giriştiğinizde kentte “Yaş Dostu Kültür” oluşturmaya başlıyorsunuz. Yaşcılık (agism) dediğimiz yaş ayrımcılığı ile mücadeleniz başlıyor, sağlık kurumlarınızı yaşlı dostu yapmak da. Fikirler, projeler birbirini izliyor, daha önce birbiriyle irtibat kuramamış insanlar anlamlı işlere imza atmaya başlıyor.

Yaşlı Dostu Kent kriterlerini gözden geçirmeye insanın en temel ihtiyaçlarından olan güvenli barınma ile başlarsak, her yaşta olduğu gibi ileri yaşlarda da elbette iyi ısınan, tabiat olaylarından etkilenmeyen evlerde yaşamalıyız. Belki bir belediyenin tüm yurttaşlar için bunu sağlaması olanaklı değildir ama yaş ilerledikçe düşmelerin arttığı, bunların da yarıdan fazlasının evlerde meydana geldiğini biliyoruz. Ev ortamlarının bu konuda uzmanlaşmış belediye görevlilerince kolaylıkla düzeltilebileceğini söyleyebiliriz. Kayma riski oluşturan bir kilimi kaldırmak, tutamak icap eden yerlere tutamak koydurmak basit ama etkili önlemlerdir. Çok soğuk veya sıcak zamanlarda ısınma olanaklarını kontrol etmek, tek başına yaşayanların düşme ve düştüğünü haber verememesine yönelik yeni teknolojilerden yararlanmak belediyelerin bir gerontolog yardımıyla kolayca yapabileceği işlerdir. Yaşlılık bilimi demek olan gerontoloji doğumdan itibaren ölüme kadar yaşlılığı ele alır ve bu bilim dalı ülkemiz üniversitelerinde mevcuttur; neredeyse on yıla yakın mezun vermektedir ancak henüz yerel yönetimler ve ilgili kamu kurumları tarafından bilinçli bir programla istihdam edilmemektedirler. Oysa yerel yönetimlerin tek bir gerontolog istihdamı ile bile ne gibi farklar yaratabildiğini ülkemizdeki deneyimler de göstermektedir.

Toplum içinde yer alma, sosyalleşme yaşlılar için hayati öneme haiz; böylece demans, Alzheimer başta birçok sorun önlenmiş oluyor. Türkiye’nin 65 yaş üstüne getirdiği ücretsiz toplu taşıma olanağı bu bakımdan çok kıymetli. Yaşlılar mümkün olduğunca çok sosyal hayatın içinde olmalıdır. Toplu taşıma araçlarına yaşlıların kolayca, düşme riski taşımadan binip inmesi çok önemli. Bizzat şahit oluyorum, bazı şoförler yaşlı bindikten sonra daha oturmasına, bir yere tutunmasına fırsat vermeden gaza basıyor ve insanları tehlikeye atıyorlar. Bunların çoğu durumun farkında olmamaktan, adeta duyarsızlıktan kaynaklanıyor. Belediyeler tüm toplu taşıma şoförlerini, ilgili kişileri bu konuda farkındalık eğitiminden yararlandırmalı. Sadece bu çeşit eğitimlerle yetinilmemeli yaşlılıkla ilgili çok yönlü bilgilendirici etkinlikler düzenlenerek toplumda Yaş Dostu Kültür’ün yeşerip gelişmesine çalışılmalı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve bazı ilçe belediyelerinin yaşlılara yönelik kent içindeki günlük gezi turlarının onları ne kadar mutlu ettiğini bizzat gözlemledim. Fethiye’de tamamen bir sivil hareket olarak başlattığımız Yaşlı Dostu Kent Fethiye çalışmaları sırasında yaşlıların tuvalet ihtiyaçlarını giderecek yeterince umumi tuvalet olmadığı için evden çıkmak istemediklerini öğrendiğimizde, bu tür programlarda ne kadar çok ayrıntıyı dikkate almak gerektiğini fark etmiştik. Yaşlılar için tuvalet ihtiyacı kadar yorulduklarında oturabilecekleri banklar da gerekiyor. Belediyeler kentlerini yaşlılara göre yeniden düzenlerken onların görüş ve önerilerini mutlaka almalı, çünkü sorunu onlar yaşıyor.

Yaşlılar için güvenli bina kavramından milletçe çok uzaktayız ama bir yerden başlamak lazım. Bunun için hastaneler ve sağlık kurumları öncelikli olmalı. Mülki idarecilerin ve yerel yöneticilerin kamu ve özel hastane yöneticilerini kurumlarını yaşlı dostu yapmaları için yönlendirmeleri lazım. Aslında şu anda sağlık kurumlarının ayaktan ya da yatan hastalarının en az üçte biri 65 yaşının üzerinde! Türkiye Bebek ve Anne Dostu Hastane kavramını nasıl hızla yaygınlaştırdıysa yaşlıları için de bu atağı yapabilir ve bir seferberlik halinde sağlık kurumlarını yaşlı dostu haline getirebilir. Sağlık kurumlarından, hastanelerden başlayan bu dalga toplumun tüm kesimlerini harekete geçirir ve Yaş Dostu Kültür’ün kökleşmesini sağlar. Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili kurumların Yaşlı Dostu Sağlık Kurumları yönergesi ile yaşlılığa özel bilgilendirme, iletişim ve hizmetlerde önceliklerin neler olduğunu belirleyerek kuruluşları yönlendirerek bu hareketi başlatmasını diliyoruz.

Ülkemiz bir turizm cenneti, dünyanın her yerinden insanlar koşa koşa bize geliyor. Ancak pandemi, savaş gibi tamamen bizim dışımızdaki etmenler zaman zaman alıştığımız turist gruplarının gelmesine engel olabiliyor. Üstelik turizm mevsimi, pek çok bölgemizde tüm yılı içermiyor, 5-6 ay ile sınırlı. Neden ileri yaş turizmi programları geliştirerek bu tip sıkıntıları aşmaya çalışmıyoruz? Ama büyük bir eksiğimiz var, turizm işletmelerimizin büyük bölümü yaşlı dostu değil. Yerel yönetimler, Turizm Bakanlığı ve ilgili devlet kurumlarıyla, turizm alanında etkili sivil toplum örgütleriyle işbirliği içerisinde yeni projeleri mutlaka yaşlı dostu yaptırarak yöresini geleceğe hazırlamalı. Renovasyona giren turistik tesislerin yaşlı dostu olacak şekilde dönüştürülmesine öncelik vermekle bu çaba hızlandırılmalı.

Yaşlı Dostu Kent Fethiye çalışmaları henüz tamamlanamadı ama bu girişimin çok önemli bir kazanımı oldu; Tazelenme Üniversitesi. Gerçekten Antalya’da başlayan bu uygulama 60 yaş üzerindeki her öğrenim durumundan öğrenciyi kabul ederek onları günlük hayatla ilgili, ihtiyaçlarıyla ilgili konularda bilinçlendiriyor. Örneğin dijital okuryazarlık veya sağlık okuryazarlığı böyle konular arasında. Tazelenme Üniversitelerini kuran destekleyen yerel yönetimleri çok değerli bulduğumu ifade etmeliyim. Her ilimizde, birçok ilçemizde üniversite ve yüksekokul var, bunların bina, öğretim üyesi gibi olanaklarından yararlanılarak anlamlı benzer işler yapılabilir. Tazelenme Üniversitelerinde bambaşka bir enerji oluşuyor ve bu enerji kentin yaşlılığa bakışını da çok olumlu yönde etkileyerek, Yaş Dostu Kültür’ün yerleşmesine vesile oluyor. Özellikle yükseköğrenim kurumlarında genç öğrencilerle kaynaşan ileri yaşlardan öğrenciler, onların yaşlı dostu olarak gelişmesine de katkı sağlıyor.

Saygı görme her insanın hakkı, en çok da yaşamları boyunca farklı birikimlere sahip olmuş yaşlıların hakkı olmalı. Ancak, birçok toplumda yapılmış ayrıntılı çalışmalar yaşlılara saygının da öğrenilmesi gereken bir beceri olduğunu ortaya koydu. Doğrusu “Biz yaşlısına saygı duyan bir toplumuz” klişe sözü pek doğru değil, bunu işin içinde olanlar çok iyi biliyor. Yaşcılık (agism) maalesef ülkemizde de sanıldığından yaygın ve yaşlıların içe kapanmasında önemli bir faktör. Bu konuda dünyada ve Türkiye’de çok güzel örnekler var, bu tür etkinliklerin artırılmasına öncelik verilmeli. Gençlerle, çocuklarla yaşlıları bir araya getiren değişik ortamlar; örneğin eski oyunları birlikte oynamak gibi, yararlı uygulamaları yaygınlaştırmak ya da tek başına, sağlık sorunları nedeniyle kendine güvenip sokağa çıkamayan yaşlılarla, onlara yardımcı olmak isteyen gençleri bir araya getirmek için programlar geliştirmek bir belediye için çok zor olmamalı.

Bir yaşlı için en zararlı durumlardan birisi de artık kendisini işe yaramaz hissetmesidir. Aşırı koruyucu ev ortamı veya giderek ailede bir çözüm olarak görülen, yaşlıya hiçbir iş yaptırmayan bakıcılarla birlikte yaşamak iyi niyetle olabilir ama aslında yaşlının yeteneklerini gerileterek ona zarar verebilmektedir. Çok ileri yaşta olup hemen hiçbir iş yapamayacak durumda olanlar hariç aslında herkesin kendi yaşamını yönlendirebilme ve de topluma yararlı olabilme potansiyeli vardır. Yaşlıların tecrübe ve bilgeliklerinden yeterince yararlanmıyoruz. İş ortamları sabah sekiz akşam beş, tam zamanlı mesaiye şartlanmış. Yarı zamanlı veya haftanın belli saatlerinde belli vasıfları olan yaşlılar o kadar çok işe katkı sağlayabilir ki! Bizim köy hayatımız da olduğu için oradan biliyorum, özellikle genç, yaşlı kadınlar imece usulü ile bir araya gelip kendilerini ve ailelerini yaza, kışa ne güzel hazırlıyorlar. Birlikte yapılan tarhananın, salçanın, turşunun tadına doyum olabilir mi? Anadolu’nun güzel kültürel hasletlerini kentlerimizde de yaşatmak için belediyelerimiz ortam ve olanak sağlayabilir. Bir kent belediyesiyle, mülki idaresiyle, gönüllüleriyle yaşlı dostu olmaya karar verdiği anda daha üretken, daha mutlu bir yaşama aracı olmaz mı?

Ancak, bakıma ihtiyacı olan yaşlılara nerede bakılmalı? Doğrusu bu sorunun tek bir cevabı yok. Tabii en iyisi kendi ev ortamında bakılması, yerel yönetimlerin de bunu kolaylaştırmak için gerekli desteği vermesidir. Bu konuda giderek artan sayıda yerel yönetimin çalışma yaptığını ve yaşlılarımıza sahip çıktığını kıvançla görüyoruz. Ancak tüm yaşlıların durumu buna uygun olmayabilir. Önemli olan seçenekleri çoğaltmaktır. Burada devlete önemli görevler düşüyor. Muhtaç kişiler için yeterli sayıda bakımevi açmak, özel sektörü çeşitli kanallarla bu çabaya katmak için destek olmak gibi. Yani her ne kadar eskisi kadar popüler değilse de yeterli sayıda huzurevi, bakımevi, gündüz yaşlı kreşi gibi kurumlarımız olmalı ve yerel yönetimler mülkiyeti ister özel, ister kamuya ait olsun, bu kurumlara olabildiğince sahip çıkmalıdır. Özellikle sadece gündüzleri yaşlılara hizmet veren kreş benzeri ortamlara çok ciddi bir talep olmaktadır. Yerel yönetimler park gibi kendilerine ait alanlarda böyle çekiciliği olan mekanlar oluşturabilir, bunlara ulaşımı da kolaylaştırarak, gönüllü gençlerin katkısıyla etkili hizmetler sunabilir.

Şimdilerde neredeyse her hanede bir yaşlı veya bakıma muhtaç insan var. Toplumumuz sadece sağlıklı çocuklardan, genç erişkinlerden oluşmuyor. Yaşlanma herkesin başına gelecek ve sadece bir zaman meselesi. Artık ülkemizin hayatın her alanında Yaş Dostu Kültür içinde yaşaması mutlak bir gereklilik. Bunun en önemli ögesi olan Yaşlı Dostu Kent kavramını tüm belediyelerimiz benimseyerek bu yolculuğa başlamalıdır. Başlamak bitirmenin ilk aşamasıdır. Bu yolculuk sırasında küçük bir hizmetten dahi sonsuz mutlu olabilen yaşlıların bir yerel yöneticiye yaşatacağı sevinci, hazzı kelimelerle tarif etmek mümkün olmayacaktır.