Sağlık Profesyonellerinin Dergisi
20 Haziran 2018

Türkiye’nin kalp ve damar hastalıkları teşhis ve tedavisinde önde gelen ve referans merkezleri arasında yer alan Siyami Ersek Hastanesi Kardiyoloji Kliniği’nde yılda 1100 kalp pili ve katater ablasyon işlemi yapılıyor. Hastanenin bir katı sadece ritim hastalarının yatırılarak takip edildiği bir kat olarak ayrılmış durumda. Ayrıca hastaların ayaktan takibi için sadece ritim bozukluklarına özelleşmiş ayrı bir poliklinik ve pil takılan hastaların kontrolünün yapıldığı iki ayrı poliklinik bulunuyor.

Kalp hastalıkları için risk faktörü olan hipertansiyon ve obezite her üç kişiden birinde mevcut. Ayrıca diğer bir risk faktörü olan diyabetin sıklığı da yüzde 10’ün üzerinde.

Bu üç önemli risk faktörünün artmış sıklığı da kalp damar hastalıklarından ölümlerin artışına neden oluyor. Son yıllarda Türkiye’de kalp damar hastalıkları uzman sayısı ve merkezlerin sayısının artması ile teşhis ve tedavide önemli mesafeler alındığını söyleyen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. Siyami Ersek Kardiyoloji Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Ahmet Taha Alper sözlerine şöyle başlıyor:


“Özellikle kalp krizi geçiren hastalara hızla müdahale edilerek krize yol açan damarın açılmasında birçok merkez oldukça organize çalışıyor. Acil müdahaleler dışında da Türkiye’de birçok merkezde kalp damar hastalıklarının teşhisinde ve tedavisinde önemli gelişmeler oldu mesela kullanılan cihazların birçoğu batı standartlarına yakın. Ancak önemli bir sorun kalp damar hastalığına neden olan risk faktörlerinin önlenmesi. Hipertansiyon, diyabet ve obezite konusunda halkın bilinçlendirilmesi ve aile hekimlerinin risk faktörlerinin önlemesinde ve hatta tedavisinde aktif rol olması gerekli. Aile hekimlerinin aktif rol alamaması, dal hastanelerinde poliklinik yoğunluğuna ve gereksiz tetkik istenmesine yol açıyor. Bu durum sadece sağlık açısından değil ekonomik açıdan da ciddiyetini koruyor.”

Yılda 1100 kalp pili ve katater ablasyon işlemi

Prof. Dr. Ahmet Taha Alper hastanede yaptıkları hizmetler hakkında da şu bilgileri veriyor:
“Kardiyolojinin 3 temel dalı olan görüntüleme, invazif koroner girişimler ve ritim hastalıkları konusunda uzmanlaşmış ekiplere sahip. Görüntüleme ekibi tarafından ekokardiyografiler gerçekleştiriliyor. İnvazif koroner girişimler hastanın aciliyetine göre 24 saat uzman ekipler tarafından yapılabiliyor. Biz ekip olarak daha çok ritim hastalıkları konusunda hizmet veriyoruz. Katater ablasyon dediğimiz kalpte ritim bozukluğu yapan odakların radyo dalgaları veya dondurularak tahrip edilmesi işlemi ve kalp pili takılması gibi işlemler ekibimiz tarafından gerçekleştiriliyor. Yılda yaklaşık 1100 civarında kalp pili takılması ve kateter ablasyon işlemi gerçekleştiriyoruz. Hastanemizin bir katı sadece ritim hastalarının yatırılarak takip edildiği bir kat ayrıca hastaların ayaktan takibi için sadece ritim bozukluklarına özelleşmiş bir polikliniğimiz ve pil takılan hastaların kontrolünün yapıldığı iki ayrı polikliniğimiz mevcut.”

Defansif hekimlik teşvik ediliyor

Prof. Dr. Ahmet Taha Alper sistemdeki mevcut sorunlarla ilgili olarak şunları söylüyor:
“İşlem fiyatlandırmalarında ve tanımlanmalarında branşlar arasında adaletsizlikler olduğunu düşünüyorum. Kardiyoloji gibi hasta hayatını her yönden ilgilendiren bir branş da hiçbir işlem ‘özellikli işlem’ olarak değerlendirilememekte. Özellikli işlemler riski yüksek ve uzun süre alan işlemler. Bu işlemlerin iyi tanımlanmaması defansif hekimliği teşvik etmekle birlikte bu durum hem hastaneler hem de hekimler açısından ciddi maddi kayıplara da neden oluyor.”

Temel sorun hasta yönlendirmelerinin eksik olması

Hastaların Türkiye’de sağlık hizmetine çok kolay bir şekilde ulaşabildiğini hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Taha Alper, “Burada temel sorun hastanın yönlendirilmesi ve birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekimliğinin daha etkin kullanılması” diyor ve şöyle örneklendiriyor:
“Aslında sağlıklı olan bir kişi kalp hastalığı olduğunu düşünerek herhangi bir doktor yönlendirmesi olmadan 3. basamak dal merkezlerinden randevu alabiliyor. Bu da aslında detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gereken gerçek hastaların zamanının alınması anlamına geliyor. Ayrıca dal merkezlerine başvuran bütün hastaların ayrıntılı bir şekilde kayıt altına alınması sağlık politikalarına yön vermek açısından da zorunlu. Ancak polikliniklerdeki hasta yoğunluğu böyle bir veri bankasının kurulmasındaki engellerden birisi.”

Yerli üretim için hastane ve endüstri ortak projeler geliştirilmeli

Hasta tedavisinde kullanılan ilaç ve tıbbi malzemelerin çoğunluğunun yurtdışından ithal edilmesinin sağlık sistemine çok ciddi bir ekonomik yük getirdiğinin de altını çizen Prof. Dr. Ahmet Taha Alper yapılması gerekenlerle ilgili de şunları söylüyor:
“Üniversite hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinin endüstri ile ortak projeler geliştirip yerli üretimin teşvik edilmesi dış bağımlılığın azaltılması açısından çok önemli. Bunun için üniversite hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinin ‘hizmet hastanesi’ benzeri bir yapılandırmanın dışına çıkarılması gerekiyor.”