Sağlık Profesyonellerinin Dergisi
3 Haziran 2022

Op. Dr. ASIM KAYAALP
Çankaya Hastanesi
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Ankara’nın en köklü hastanelerinden olan Çankaya Hastanesi 55. yılını kutlamaya hazırlandığı 2022 yılında inşaatına başlanacak yeni binasının kazandıracağı ivme ile dünya çapında bir ortopedi ve travmatoloji merkezi olmanın haklı gururunu yaşıyor. Bünyesinde 14 ortopedi ve travmatoloji uzmanının hasta kabul ettiği hastanede her yıl gerçekleştirilen binlerce ortopedi ameliyatı yanı sıra son yıllarda dünyada öne çıkan robotik cerrahi ile diz ve kalça protez ameliyatları da yapılıyor.

Ortopedi ve travmatoloji uzmanı Op. Dr. Asım Kayaalp liderliğinde 14 cerrahın bir ekip ruhu içinde çalıştığı merkezde spor yaralanmaları ve artroskopik eklem cerrahisi, artroplasti (eklem protezleri), çocuk ortopedisi, omurga cerrahisi, ayak cerrahisi ve tümör cerrahisi ameliyatları gerçekleştiriliyor.

Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği merkezin cerrahları ülkemizde ve dünyada birçok kongre, kurs ve konferansta eğitimci olarak görev yapıyor ve bu sayede merkezde kişiye özel diz protezleri, kıkırdak nakli, kalça artroskopisi, diz bağ cerrahisi konularında birçok yeniliklere ve ilklere imza atılıyor.

Tıbbi kadrosu ve cerrahi yetkinliği ile ülkemizin sayılı Ortopedi ve Travmatoloji merkezleri arasında gösterilen Çankaya Hastanesi yeni binası ile uluslararası boyutta bir merkez olmanın gururunu pekiştirmek istiyor. Dr. Asım Kayaalp, ortopedi alanında gösterdikleri bu başarının detaylarını hospitalmamanager ile paylaştı.

H.M: Sizce Çankaya Hastanesi’ni ortopedi alanında bu denli tercih edilen bir merkez haline getiren etkenler nelerdir?

A.K: Çankaya Hastanesi her ne kadar 55 yıllık bir hastane olsa da Ortopedi ve Travmatoloji’deki iddiası bundan 26 yıl (1996) önce, üç ortopedistin o zamana kadar ülkemizdeki özel hastanelerde örneği olmayan bir çalışma sistemi ortaya koyması ile başladı. Bu üç cerrah bütün hastalarını görüp, tedavi kararı verip, tedavilerini yapıp, sonuçlarını değerlendirirken birlikte hareket ettiler. Bu davranış şekli hastalara yaklaşımda grubun temel felsefesini oluşturdu. Giderek büyüyen grup 14 ortopedi ve travmatoloji uzmanına ulaştı.

Ortopedinin travma, çocuk ortopedisi, artroskopi ve eklem cerrahisi, ayak ve ayak bileği cerrahisi, omurga cerrahisi, el cerrahisi, tümör cerrahisi gibi alt dallarında uzmanlaştılar. Zamanla omurga hastalıklarının tanı ve tedavisinde deneyimli bir beyin cerrahisi ile el- mikrocerrahisi alanında deneyimli iki plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanı da gruba katıldı. Ortopedi hastalarının tanı ve tedavilerinde çalışan bir fizik tedavi uzmanı, iki radyolog, bir spor hekimi ve dört fizyoterapist meslektaşımız da gruba katılarak destek verdiler. Ortopedi hastalarının ameliyatlarındaki anestezi ve ağrı tedavisinde uzmanlaşmış bir anestezi ekibi de ekibin üyesi oldu. Hastalarımıza ait tüm kayıtları dijital ortamda saklayan bir dokümantasyon uzmanı ve bir grup koordinatörü çalışmaların düzenli yürütülmesine destek verdi. Ekibimiz bir ticari oluşum, dernek ya da vakıf değil belli ilkeler etrafında toplanmış ortopedi temelli bir çalışma grubudur. Bu ilkeleri özetlemek gerekirse;

  1. Hastalarımıza uygulanacak tüm tanı ve tedavi yöntemleri geliştirilmiş en yeni ve doğruluğu kanıtlanmış bilimsel yöntemlerdir. Bilimsel geçerliliği olmayan, etkinliği kanıtlanmamış ya da deneysel olan hiçbir uygulama (yasal ve yaygın olarak kullanılsa bile) yapılmamaktadır.
  2. Hasta güvenliği tanı ve tedavi aşamasında çok önemlidir. Hastalara zarar verebilecek her türlü uygulamayı (radyasyon, yanlış ilaç uygulamaları, yanlış bölge ameliyatları vb.) önlemek için geliştirilmiş uluslararası standartlara en katı şekilde uyulmakta, tedavinin yapıldığı ünitelere uygun kılavuzlar kullanılmaktadır.
    Çalışmalarımızın çoğu cerrahi girişim gerektirdiğinden, cerrahinin en yaygın istenmeyen yan etkilerinden olan enfeksiyon (mikrop kaynaklı yara iltihabı) ve tromboemboli (bacak toplardamarlarında kan pıhtısı oluşumu ve pıhtının akciğere giderek yaşamsal tehlike oluşturması) konularında en üst düzey otoritelerden birisi olan Amerikan Ortopedik Cerrahlar Akademisi ve Amerikan Göğüs Hastalıkları cemiyetinin her sene geliştirilerek yenilenen kurallarına tam olarak uyulmakta, böylece bu yan etkiler en alt düzeyde tutulmaya çalışılmaktadır.
  3. Bütün tanı ve tedavi işlemlerinde etik kurallardan asla ödün verilmemektedir. Hastalara gereksiz tetkik uygulamaları, akılcı olmayan gereksiz ilaç kullanımı ve cerrahi girişimler, tedavi ile uyumlu olmayan kalitesiz ya da gereksiz pahalı malzeme kullanımı konusunda tavizsiz çalışılmaktadır.
  4. Tanı ve tedavi işlemleri düzenlenirken ülkemizde geçerli olan sağlık hukuku kurallarına tam bir uyum sağlanmaktadır.
  5. Hastalarımızın tıbbi verileri büyük bir titizlikle saklanmakta, hasta gizliliğine önem verilmekte, bu bilgiler hiçbir şekilde hasta, yasal vasisi ya da yasaların emri dışında paylaşılmamaktadır. Hastalara ait verilerin bilimsel çalışmalarda kullanılması katı yasal ve bilim etiği çerçevesinde yapılmakta, hasta kimlikleri kesinlikle gizlenmektedir.
  6. Hasta haklarına gereken bütün saygı gösterilmekte, tanı ve tedavinin her aşamasında gerekli bilgilendirme yapılarak hasta onayı alınmaktadır. Hastalarımıza uygulanması gereken tüm yöntemlerin amacı, sonuçları ve riskleri hasta talebi olmasa bile açıklanmakta, varsa değişik seçenekler sunularak hastahekim işbirliği içinde karar verilmektedir. Her ne kadar böyle geniş bir grubun denetiminde planlanan tanı ve tedavi çalışmaları hasta için çok değerli olsa da, yasal gereklilik olarak her aşamadan belirli bir doktor sorumludur.


H.M: Merkezinizde diz ve kalça protez cerrahisinde robotik cerrahinin daha fazla tercih edildiği biliniyor, robotik cerrahinin avantajları nelerdir?

A.K: Eklem protezleri, ileri evre eklem hasarı olan hastalarda yıllardır başarıyla uygulanan tedavi yöntemlerinden birisidir. En sık diz, kalça ve omuz eklemlerinde uygulanırlar. Aşınmış olan eklem yüzleri ağrısız harekete izin veren implantlar ile değiştirilir. Ülkemizde yılda 100.000 diz ve 40.000 kalça protezi uygulanmaktadır. Elli yıldan fazla geçmişi olan bu tedavi yönteminde yıllar içinde hem implant tasarımı ve malzemelerinde hem de cerrahi tekniklerde birçok gelişmeler ortaya çıkmıştır. Modern protezlerin, tekniğine uygun yapıldığında 20 yılın üzerinde sorunsuz hizmet vermesi beklenir.

Robotik protez cerrahisi, cerrahın eklem protezini daha doğru ve en az yumuşak doku hasarına yol açacak şekilde yerleştirmesini sağlayan teknolojik bir yardımcıdır. Robotik protez cerrahisi deneysel bir yöntem değildir, 2008 yılında FDA onayı almış ve şu ana kadar dünya üzerinde 300.000’den fazla hastaya başarı ile uygulanmıştır. Dünyada 900’den fazla merkezde yapılan bu cerrahi ile ilgili 800’den fazla bilimsel yayın yapılmış ve kullanım alanları, teknikleri ve kısıtlamaları belirlenmiştir. Robotik cerrahinin avantajlarını şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. Daha hassas ve doğru protez yerleştirilmesi sağlanır
    Robotik cerrahi ile cerrah tarafından önceden planlanmış olan kemik kesileri 1mm ve 1 derece açısal hassasiyetle gerçekleştirilir. En deneyimli cerrahların bile bu doğrulukta kesi yapmaları mümkün değildir. Diz ekleminde planlanandan 3 dereceden fazla açısal hata ile yerleştirilen protezlerin ömürlerinin kısaldığı ve daha erken revizyon gerektirdiği kanıtlanmıştır. Protez boyutu ve yerleşiminin uygun olmaması, ameliyat sonrası devam eden ağrı ve eklem sertliğine yol açar. Kalça ekleminde protez yerleştirilmesi sırasında yapılacak açısal ve uzunluk ile ilgili hatalar, tekrarlayan protez çıkıklarına, bacak boy eşitsizliğine ve erken aşınmalara yol açar. Robotik cerrahi hem kalça hem diz ekleminde protezin boyutu ve 3 boyutlu yerleşiminde mükemmel bir doğruluk sağladığı için bu hata riski belirgin olarak azaltılır.

  2. Mükemmel bir bağ dengesi sağlanır
    Ameliyatın her aşamasında robotik sistemler ile hem kalça hem de diz ekleminde yumuşak dokuların gerginliği ve dengesi kontrol edilir. Gerektiğinde ameliyat sırasında küçük ayarlamalar yapılarak mükemmel bir bağ dengesi sağlanması mümkündür. Kalıcı protezler yerleştirildikten sonra son kez yapılan yumuşak doku ölçümleri ile istenen bağ dengesinin elde edilmiş olduğu doğrulanır. Diz protezleri sonrasında bağ dengesizlikleri hasta memnuniyetini olumsuz etkiler, ya çok sert ya da gevşek bir diz hissine yol açar. Bu diz hareketlerini kısıtlar, güvensizlik ve merdiven çıkma gibi aktivitelerde sorunlara yol açabilir. Kalça protezi sonrasında yumuşak doku dengesizliği, tekrarlayan çıkıklara yol sebep olur. Robotik cerrahi, hem diz hem de kalça protezlerinde mükemmel bir yumuşak doku dengesi sağlayarak bu riskleri belirgin olarak azaltır.

  3. Ameliyat sonrası dönem daha konforludur
    Klasik protez cerrahisi sırasında kesi kılavuzlarının yerleştirilmesi için kemik kanalına delik açılması ve yumuşak doku dengesini sağlamak için yapılan geniş bağ gevşetmelerine robotik cerrahide gerek yoktur. Daha az kan kaybı, daha az yumuşak doku hasarı ile birleşince, robotik cerrahi sonrası dönemde ağrı daha az görülür. Turnike kullanılmadığı için diz hareketlerinin kazanılması daha kolaydır, kas gücünde kayıp daha azdır. Böylece rehabilitasyon hedeflerine daha erken ulaşılabilir. Klasik cerrahide 3 gün olan kalış süresi, bazı hastalarda 1 gün kısaltılabilir.

  4. İyileşme tamamlandığında normal eklem hissi daha yüksek orandadır
    İster klasik, ister robotik protez cerrahisi sonrasında eklemdeki ağrı ve işlev kaybında bariz düzelmeler ortaya çıkar. Ancak bazı hastalar, ağrı olmamasına rağmen ameliyatlı dizlerini normal eklem gibi hissetmediklerinden yakınırlar. Eklemin ne kadar normal hissedildiğinin belirlenmesinde “Unutulmuş Eklem Skoru” kullanılır, bu skor ne kadar yüksekse, hastaların ameliyatlı eklemi normale yakın hissettiği ve eklem protezinin unutulmuş olduğu kabul edilir. Robotik cerrahi sonrasında “Unutulmuş Eklem Skorları”, klasik cerrahiden daha yüksektir.

  5. Protez dayanıklılığı daha uzundur
    Eklem protezlerinin verimli kullanım süresi diz protezleri için 15-20 yıl, kalçalar için 20-25 yıl civarındadır. Daha sonra protezdeki aşınma ve yıpranmalar ve buna bağlı gevşeme sorunları nedeniyle revizyon cerrahisi denen, protezin değiştirildiği cerrahi işlemlere gerek olabilir. En uzun izlem süresi olan robotik kısmi diz protezlerinde, protez dayanıklılığı, klasik protezlerden daha uzundur ve revizyon oranları daha düşüktür. Buna karşın, robotik kalça ve diz protezlerinin orta dönem sonuçları klasik protezler ile benzerdir. Ancak robotik protez cerrahisi sürekli gelişen bir teknolojidir, bu yüzden 10 yıl önce yapılan robotik cerrahilerin sonuçları ile yeni jenerasyon robotik cerrahilerin aynı olmayacağı akılda tutulmalıdır. Protezin 3 düzlemde de daha doğru yerleştirildiği modern robotik cerrahilerin daha uzun dayanacağı düşünülmektedir.